10 Haziran 2010 Perşembe

Endometriozis


Endometriozis, kadınların her ay düzenli adet görmesini sağlayan rahim içini döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında, tüplerde, yumurtalıklarda ve karın içinde yerleşmesiyle oluşan bir hastalıktır. Her adet döneminde bu bölgelerde kanamalar olur ve karın içinde yapışıklıklar ve yumurtalıklarda kistler oluşur, tüp bebek ile tedavi gerekebilir.Yumurtalıklarda oluşan kistler halk arasında çikolata kisti olarak bilinmektedir. İçindeki sıvı erimiş çikolata görünümünde olduğu için bu şekilde anılmaktadır.

İleri evre olgularda laparoskopi denilen kapalı operasyon şekli ile yumurtalıkları temizleyip daha sonra nüks yapmadan kadının eğer evli ise çocuk sahibi olması için yardımcı teknikler (aşılama veya tüp bebek) uygulamak gerekmektedir.

Endoskopi Laparoskopi


Laparoskopi genel anestezi altında yapılan ve göbek deliğinden ince bir teleskopun karın içine sokularak karın içi organlarının görüntülenmesi prensibine dayanan bir ameliyattır. Laparoskopi 1980li yılların ortalarına kadar genelde tanısal amaçlı uygulanan bir işlem olmasına rağmen teknolojik gelişmelere paralel olarak son zamanlarda giderek artan bir sıklıkta tedavi amaçlı (cerrahi laparoskopi uygulanmaya başlamıştır.
Laparoskopi ile karın alt bölgesinde açılan 3 – 5 mmlik deliklerden içeri sokulan aletler ile her türlü jinekolojik cerrahi girişimi yapma olanağı vardır. Yumurtalık kistleri, dış gebelikler, myomlar, gebe kalabilirliği artıran tüp cerrahisi ve endometriozis laparoskopik olarak kolayca tedavi edilebilmektedir.
Deneyimli ellerde laparoskopi karın açılarak yapılan ameliyatlar ile benzer sonuçlar vermektedir. Laparoskopinin en önemli avantajları ise hastanede yatış gerektirmemesi, ameliyat sonrası çok daha az ağrı kesiciye gereksinim göstermesi ve işe dönüş süresinin hızlanmasıdır. Çoğu hasta 3 – 4 gün içinde normal yaşamlarına dönebilmektedir. Laparoskopinin bir diğer üstünlüğü ise karın kesisine bağlı komplikasyonlardan sakınılmasıdır.
Laparoskopik cerrahi sırasında dokuları kesmek ve kanamaları durdurmak amacı ile pek çok yöntem kullanılabilir. Mekanik kesme (bıçak ve makas) ve bağlama, elektrocerrahi ve lazer bunlardan en önemlileridir. Halk arasındaki yaygın kanının aksine lazer ile yapılan jinekolojik ameliyatların sonuçları diğer yöntemler ile yapılanlardan farklılık göstermemektedir.
Operatörün hangi yöntem ile en fazla deneyim sahibi olduğu, genellikle operasyonun başarısını etkileyen en önemli faktördür.

Endoskopi Histeroskopi


Rahim içi dokusunu (endometrium) ve boşluğunu incelemeye yarayan bu endoskopik yöntemle uterusun içini ilgilendiren anormallikler tespit edilebildiği gibi rahim içi dokusundan parça almak (biyopsi) veya küçük patolojilerin ( küçük polip, myom ) tedavisini yapmak mümkündür.

Ofis Histeroskopi ile genel olarak rahim içinde myom, tümör, yapışıklık, enfeksiyon ve doğuştan anormallikler gibi patolojilerin teşhisi yapılabilmektedir.

Kısırlık sorunu olan olgularda ve tekrarlayantüp bebek uygulaması başarısızlığı olan hastalarda teşhis için histeroskopi yapmamız gerekebilmektedir.

Rahimde doğumsal anomalilerden olan septum dediğimiz bir çeşit bölmeyi kesmek için operatif histeroskopi yapmak çok yüksek başarı

Normal Doğum-Sezeryan


**Normal doğum mu sezaryen mi?

İki yöntemin de birbirlerine üstünlükleri var. Sezeryan modern obstetrikte çok önemli, anne ve bebek için emniyetli bir yol. Obstetrik gereklilik olduğunda bu tartışılmaz. Ama normal doğumun sağlıklı şekilde yapılabileceği durumlarda vaginal doğum yapılmalı anne keyfi bir batın operasyonu geçirmemelidir.

** Kadınlar normal doğumu mu yoksa sezaryeni mi tercih etmeli?

İki yöntem arasında ne gibi artılar ve eksiler var bunu öğrenen kadın bir yönteme karar verebilir. Hayır sen mutlaka normal vaginal doğum yapmalısın gibi bir dayatma da çok hoş değil. Pelvis taban kasları dediğimiz vagina çevresindeki kasların normal doğumda esnemesi gözle görülmeyen yırtıklar oluşması daha sonraki cinsel yaşam ve idrar torbasının doğal pozisyonunda olumsuzluklara yol açabilir. Buna karşın doğum esnasında bebeğin annenide çabası ile dünyaya gelmesi anneya büyük bir mutluluk yaşatabilir.

** Normal doğum, sezaryene göre daha mı iyi?

Normal doğum veya sezeryan sonrası anne vücudundaki gelişmeler arasında fark yok. Sezeryanda batın operasyonu ve anestezi var buna bağlı olası komplikasyonlar çok düşük oranda olsalarda oluşabilir. Normal doğum sonrası da farklı komplikasyon oranları var.

Çocuk için ise sezeryan sonrası geçici solunum sıkıntısı sendromları vaginal doğuma göre biraz daha fazla. Bu oranlarda çok küçük oranlar.

** Türkiye’de sezaryen oranlarının pek çok batı ülkesine göre yüksek olduğu belirtiliyor.Türkiye’de doktorlar (veya hastaneler) normal doğum yaptırmak istemiyor mu?

Avrupa da örneğin Avusturya da bazı üniversite ve özel hastanelerde bizdekine yakın sezeryan oranları var. Bazı ülkelerde ise sezeryan ile doğumların isteğe bağlı olarak yapılması sağlık sigortaları tarafından ödenmiyor dolayısı ile böyle bir yaptırımda ortaya çıkmış oluyor.

Türkiye de gereksiz sezeryan yapılmasını üniversitelerde özellikle azaltmaya çalışıyoruz ama gebeyi ve bebeği riske edecek en küçük bir normal dışı durumda modern obstetriğin gerektirdiği girişimlerden biri olan sezeryanı yapmaktan çekinmiyoruz.

** Normal doğumun avantajları – dezavantajları neler?

Normal doğumda batınla ilgili girişim yok

Anestezi yok.

Kadın daha kısa sürede evine gidiyor.

Dezavantaj olarak sayılabilecekler ise kadının doğum anında hekim ile uyumlu olamadığı durumlarda sorunlar yaşanabilir. Çocuğun doğumu gecikebilir ve bebeğin oksijenlenmesinde sıkıntı olabilir.

Vagina çevresindeki kasların doğum öncesine göre anotomik değişikliğe uğraması idrar torbası ile üretra dediğimiz idrarın çıktığı kanalın arasındaki açının bozulmasına ve idrar kaçırmalarına sebep olabilir.

** Sezaryenin avantajları – dezavantajları neler?

Sezeryanın avantajı , bebek çok kısa sürede oksijensiz kalmadan dışarı çıkabiliyor. Anne uzun doğum eyleminin yarattığı yorgunluk, ağrı gibi olumsuzlukları hiç yaşamıyor.

Dezavantaj ise batına yönelik bir operasyon, nadir de olsa barsak ve idrar torbası yaralanmaları olabilir. Çok nadirde olsa anestezi komplikasyonu ile hasta yaşamını tehdit eden durumlar ortaya çıkabilir.

** Doktorlar neden çoğunlukla sezaryeni tercih eder? Neden?

Bunda biraz hasta isteği de etken. Bir de doğumu programlayabilmenin getirdiği avantajlar olsa gerek diye düşünüyorum.

** Normal doğum ve sezaryeni süre olarak karşılaştırabilir misiniz?

Tam doğum anını ve sonra yapılan kesini onarımını düşünürsek normal doğum ile sezeryan arasında pek fark yok.

Ama doğum başladıktan sonra gebenin izlem için hastanede geçirdiği süre ağrılı dönemin süresi normal doğumda daha fazla.

** Sezaryenle doğurmanın bebeğe yansıması nasıl olur?

Sezaryen sonrası bebeklerde geçici olarak hızlı solunum gibi özel bir durum daha fazla olabiliyor. Ama uzun sürede leğen kemiği kanalı gibi dar bir yoldan geçmemiş oluyor. Dolayısı ile bebek son anda veya bazen doğum eylemi süresince oksijensiz kalma gibi bir sıkıntıya maruz kalmıyor.

** Bir kadının normal doğum yapmasını engelleyen faktörler nelerdir?

Kadının leğen kemiğindeki doğumal veya sonradan olmuş deformiteler, ileri derecede kalp hastalıkları, doğum masasında pozisyon almasını engelleyecek fiziksel kısıtlamalar ile, bebeğin çok iri olması , ileri derecede gelişme geriliği olması ve doğumların %96 sında olduğu gibi baş gelişi ile değil, yan, makat veya ayakları ile doğum kanalına girdiği durumlar sezaryen gerektiren bebeğe ait durumların başında gelir.

** Normal doğumda acıyı azaltmaya yönelik kullanılan teknikler nelerdir?

Modern anestezi ve Analjezi çok gelişmiş durumda. Epidural analjezi ile doğuma hazırlık ağrılarının duyulması engellenebiliyor.

Anestezide oluşabilecek komplikasyonlarda ilaçlar ve tekniklerdeki gelişmeler nedeni ile sağlıklı insanlarda 10.000 de birlere inmiş durumda.

Gebelikte Beslenme


1. Beslenmenin Değerlendirilmesi

a) Beslenme ne zaman doğru ve dengeli şekle getirmelidir ?


A) Gebelik öncesinde:
Tebrikler, doğru yanıt. Gebelik öncesinde doğru ve dengeli beslenme sizin ve bebeğinizin sağlıklı olmasını sağlar. Aslında her zaman doğru ve dengeli beslenmek gerekir fakat tespit edilen bir beslenme dengesizliğiniz varsa gebelik öncesinde mutlaka düzeltilmelidir.

B) Gebelikte :
Gebelik öncesinde sağlıklı beslenmeye başlanmalı ve gebelik döneminde de beslenme uzmanının takibinde kilo denetimi sağlanarak doğru beslenmeye devam edilmelidir.





C) Emziklilikte :
Sütün kalitesi ve hacminin korunması fakat aynı zamanda sizin sağlıklı kilonuza dönebilmeniz için gerekli beslenme uygulamaları bu en güzel dönemde de devam eder. Hamurişleri ve tatlılar sütün hacmini artırmayacağı gibi kilonuzun daha da artmasına yol açar. Annenin bu dönemde kendine de vakit ayıramaması kilo alımını tetikler. Beslenme uzmanı tarafından önerilen miktarda gıda tüketip bol miktarda sıvı alınması en iyi uygulama olacaktır.

D) Uyusun da büyüsün o zaman:
Kendinize bahane üretmeye başladınız demektir. Eğer bu şekilde düşünüyorsanız ve gebelik boyunca da normalden daha fazla kilo aldıysanız kendi sağlığınızı riske atıyorsunuz demektir.





E) Okula başlasın da o zaman:
Gebelikle alınmış fazla kilolar halen üzerinizde olmaya ve gün geçtikçe artmaya devam ediyor olabilir. Bu şekilde devam edilirse kilo almak için gebe kalmaya gerek kalmayacaktır.







F) 2., 3. çocuktan sonra :
Hiçbir zaman doğru ve dengeli beslenme uygulama şansınız olmayabilir. Bu döneme gelmeden beslenmenizin mutlaka dengelenmiş olması gereklidir. Yaşınız ilerlediyse ve önceki gebeliklerinizden kalan kilo fazlalığınız varsa kendiniz ve bebek için risk oluşturur.





b) Gebelik öncesinde kilo durumunuz
Gebelik öncesinde kilonuzun normal olması vücudunuzdaki her türlü besin ögesinin yeterli olduğunu göstermez.

Beslenmenizin gebelik öncesinde dengeli olmaması, yetersiz veya aşırı olması risk oluşturur. Örneğin süt, yoğurt, ayran, peynir vb. kalsiyum kaynaklarını gebelik öncesinde tüketim alışkanlığı olmayan anne adayları kendi kalsiyum seviyeleri yeterli olmadığı için gebelik sırasında bebeğe de kalsiyum ihtiyacını sağlayamayabilirler. Bu durumda bebek için gerekli olan kalsiyum ancak gebenin kendi vücudu için yeterli olabilen ve kemiklerde biriktirilmiş kalsiyum depolarından harcanacaktır. Anne adayı 9 ayın sonunda emziklilik döneminde bol sütü olsun isterken kendi kemikleri için gerekli olan kalsiyumu da harcadığı için güçsüz kemiklerle ve ciddi düzeyde kramplarla karşılaşabilir, süt kalitesi ise düşük olacaktır.

Oysa ki süt ürünlerini tüketme alışkanlığı olmayan bu anne adaylarının kilosu gebelik öncesinde normal olabilir. Bu durumda beslenme düzgün olmadığı sürece normal kilolu olunmasının gebe kalmak için yeterli olmayacağı çok açıktır.



Kalsiyum gibi yüzlerce besin ögesi söz konusudur. Anne adayı beslenme alışkanlıkları doğrultusunda yüzlerce besin ögesinin yeterliliğini değerlendirmekte zorlanacaktır. Bu konuda beslenme uzmanları çeşitli yöntemlerle beslenme değerlendirmesi yaparak öncelikle mevcut beslenme durumunuzu tespit edecektir. Beslenme programınızın planlanmasında öncelik gerekli besin maddelerinin yeterince vücuda sağlanmasıdır fakat tüketmekten hoşlandığınız veya hoşlanmadığınız besinler de olabildiğince dikkate alınarak hem dengeli hem de uygulaması daha kolay beslenme planları düzenlenebilir.



c) Beslenme değerlendirmesi ne şekilde yapılır ?
Beslenme gebelik öncesi, gebelik ve emziklilik dönemlerini kapsar. Sadece uygun miktarda kilo alınıyor olması sağlıklı çevrede ilerlemek için yeterli değildir. Sağlıklı bir gebelik için beslenmenizin önceden düzgün ve dengeli olması gerekir. Bu bilinçle ve önceden alınan tedbirlerle gebelik ve sonrasının sağlıklı geçmesi sağlanır.

Planlı gebelikler öncesinde gebeliğe hazır olup olmadığınıza beslenme durumunuzun değerlendirilmesi ve kilo durumuza göre karar verilir. Beslenme alışkanlıklarınızın tespiti beslenme uzmanının size günlük olarak yediğiniz besinlerin ötesinde sorular yönelteceği detaylı bir anket yoluyla gerçekleştirilir. Vücuttaki demir, kalsiyum gibi minerallerin yeterliliğini değerlendirmek için ise doktorunuz sizden çeşitli kan, idrar vb. tahlilleri de isteyebilir. Bu veriler anne adayının genel durumu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar.

Planlı gebelikler öncesinde anne adayının zayıf, normal kilolu veya şişman olmasının yanı sıra sahip olduğu kilonun içeriğinin mutlaka değerlendirilmesi gereklidir.

Toplam kilonun içinde ne kadar yağ, kas ve su kitlesi olduğu bilinmelidir. Bu değerlendirme kol, bacak ve karın bölgelerindeki kilo bileşimini gösteren gelişmiş bölgesel vücut analiz cihazları ile kolaylıkla ve kısa sürede yapılmaktadır. Anne adayı zayıf veya şişman ise gebelik öncesinde ideal kilosuna ulaştırılmalıdır.



Değerlendirmede beslenme uzmanınca sorulan sorulara bir örnek :

Günde ne kadar siyah çay içiyorsunuz ? Cevap: 20 çay bardağı, her biri 2 kesme şekerli

Yorum: Siyah çay içindeki tanin maddesi sebebiyle demiri bağlayarak vücudunuza emilimini engeller. Bu durum anemi denilen kansızlık durumuna yol açar. Risk altında olabilirsiniz. Rutin demir takviyesi gebelik öncesinde her anne adayına yapılmaktadır.

Yapılan pratik analiz ve tahliller sonucunda; kaç kilo almanız gerektiği, beslenme planınızın ne şekilde hazırlanacağı, gebelik öncesinde kullanmanız gerekebilecek folik asit ve demir gibi beslenme destek ögelerinin planlanması, gebelik sırasındaki kilo takibi ve beslenmenizin değerlendirme sıklığı beslenme uzmanı ve doktorunuzla koordineli olarak belirlenir.




2. Gebelik Öncesi veya Sonrası Beslenme

a) Beslenme gebelik öncesinde düzeltilmelidir

Gebelik öncesi ve sonrası olan bir süreçtir. Birçok besin ögesinin vücuttaki yeterliliği gebelik öncesinde, gebelik sırasında ve emziklilik döneminde değerlendirilmelidir. Böylelikle sizin ve bebeğinizin sağlığı korunabilir. Beslenme uzmanları tarafından yapılacak değerlendirme sonrası oluşturulan beslenme planı ile birlikte besin ögesi yetersizlikleri veya fazlalıkları önceden önlenmekte ve sağlıklı çerçevede kilo alınması sağlanmaktadır. Gebelik döneminde ne kadar kilo alınacağı anne adayının gebelik öncesi kilo durumu, yaşı, çoklu gebelikler gibi faktörlere dayalı olarak belirlenmektedir.



Gebeler bir banka, bebekler ise bu bankanın başlıca müşterisidir. Normal olarak bankadan kredi kullandığınızda bu tutarı zamanla geri ödersiniz. Fakat gebelikte bu durum farklı olmaktadır. Anne adayı bebeğe 9 ay boyunca karşılıksız kredi verir. Dolayısıyla anne adayı bebeğe verdiğini ancak kendi beslenerek geri alabilir. Beslenmesi planlanmamış bir anne adayı hem bebeği hem de kendisini risk altında bırakır.

Gebelik öncesindeki alışkanlıklarınızın gebeliğe etkisi

Vücudumuzda birçok madde stok edilir. Bu stoklar dışarıdan beslenme yolu ile alınan besinlerde veya su içiminde yetersizlik oluştuğunda insanın belirli bir süre yaşamda kalabilmesini sağlamaktadır. Hamilelik öncesinde kilolu olunması yağ ve şeker stoklarının yeterli, belki de aşırı olduğunu gösterse de kalsiyum, demir gibi stoklar yeterli olmayabilir. Bu durumun başlıca sebebi kötü beslenme alışkanlıklarıdır. Yağ ve şekeri çeşitli besinlerde yaygın olarak bulmak mümkündür ve normal günlük enerji ihtiyacına ilave olarak tüketilen besinin çeşiti ne olursa olsun fazlalığın bir kısmı şeker büyük miktarı ise yağ olarak depolanır. Başka bir deyişle günlük enerji ihtiyacına ilaveten yenilen besinin çeşiti yağ olmasa da vücutta yine yağ şeklinde depolanır. Kalsiyum ve demir stokları için ise durum farklıdır. Vücut kalsiyum ve demir içermeyen besinler tüketildiğinde kalsiyum ve demir depolayamaz. Örneğin fazla miktarda poğaça, kurabiye yenildiğinde vücutta yağ ve şeker depolanırken asla kalsiyum veya demir depolanmayacaktır. Kalsiyum ve demir deposu ancak kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri ve demirden zengin kırmızı et, yumurta gibi temel besinleri tüketerek sağlanabilir.

c) Gebelik sırasında oluşabilecek sağlık sorunları ve beslenme

Bulantı ve kusma : Gebeliğin I. trimesterinde görülür. Gebelerin % 2’sinde uzun süreli kusmayla oluşabilecek ciddi su kaybı nedeniyle hastaneye yatışı gerektirebilir. Su kaybı damar yoluyla telafi edildikten sonra su kaybını önleyici tedbirler alınır ve bulantıyı azaltıcı kuru, tuzlu gıdalar tüketilir.

Reflü: Yenilen besinlerin yemek borusuna geri çıkması ve kalp seviyesinde bir yanmaya neden olmasıdır. Gebeliğin ilerleyen zamanlarında oluşabilir. Geceleri şiddeti artar. Yatış saatinden önce beslenmemek, bir seferde tüketilen besin hacmini azaltmak ve öğün sıklığını artırarak sıvıların ana öğün yerine ara öğünlerde tüketilmesi fayda sağlar. Bel bölgesini sıkmayan kıyafetler giyilmesi, yavaş yemek, yedikten sonra en az 3 saat dik pozisyonda durmak ve uyurken yastığınızı yükseltmek önemlidir.

Kabızlık, hemoroid: III. trimesterde daha sık görülür. Bağırsak hareketliliğinin azalması ve genişleyen rahmin bağırsak üzerine yaptığı baskı nedeniyle oluşabilir. Bu baskı aynı zamanda hemoroide de yol açabilir. Sıvı alımının artırılması, posadan zengin gıdaların tüketilmesi, kuru meyvelerin tüketimi fayda sağlayabilir. Hazır doğal posa takviyeleri kullanılması bağırsakta kitle oluşturarak kabızlığın giderilmesinde fayda sağlamaktadır. Bunun yanı sıra posa ve özel maya içerikli prebiyotik/probiyotik gıdaların tüketilmesi fayda sağlar.

Ödem: Gebeliğin III. trimesterinde oluşabilir, gece yatay pozisyonda dinlenmeyle hafifler, beslenmede değişiklik yapılmasına neden olmaz. Eğer gebelikte oluşabilen hipertansiyona dayalı bir ödem söz konusu ise tuz kısıtlaması yapılır.

Bacakta kramplar : Magnezyum laktat veya magnezyum sitrat desteği yapılarak giderilebilir

Gestasyonel diyabet: Gebeliğe bağlı gelişebilen diyabet durumudur. Öğün sıklığı artırılır ve gerekirse insülin tedavisine başlanır

Preeklempsi: Gebeliğe bağlı gelişebilen tansiyon yüksekliğidir. Beslenmede tuz sınırlandırılır, antioksidan miktarı artırılır.

d) Besinlerde bulunan zararlı olan maddeler nelerdir ?

İyi pişirilmemiş, çiğ veya uygun pastorize edilmemiş gıdalar: “Listeria” adı verilen ve topraktan geçen bakteri ile kontamine olmuş besinler düşüklere ve fetal/yenidoğan menenjitine yol açar. Bakteri ile kontamine olmuş olan hayvani ürünler ve çiğ sebzeler topraktan geçen bu bakteriyi barındırabilir. Pastorize edilmemiş çiğ süt, tütsülenmiş etler veya tütsülenmiş deniz ürünleri, pastorizasyonu iyi yapılmamış yumuşak peynirler, açıkta satılan peynirler, sosis ve şarküteri ürünlerinin bu bakteriyi içerme olasılığı yüksektir ve tüketilmemelidir.

Poliklorbifenil (PCB) içeren besinler: PCB suda bulunan ve fetusa zarar veren bir maddedir. Deri ve akciğer yoluyla da vücuda alınabilen bu maddenin asıl vücuda geçiş yolu kontamine olmuş yağlı balıkların tüketilmesidir. Sindirim yoluyla vücuda emilen, plasenteya ve süte geçen madde toksik etkiler yaratır. Eğer deniz kirliliği söz konusu olan bir bölgede yaşanıyorsa balık tüketimi yerine balık yağı olan omega-3 içerekli beslenme destek ürünleri kullanılabilir. Ürün seçiminde bu maddeden arındırılmış olanlar tercih edilmelidir.

Metil civa: Deniz kirliliği nedeniyle balık ve deniz ürünlerinde biriken ve toksik olan bir maddedir. Haftada 1 kg’ı aşkın deniz ürünü tüketimi yapılmadığı sürece probleme yol açmayabilir. Kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde deniz ürünü tüketimi tamamen sınırlandırılırsa omega-3 içerikli hazır beslenme destek ürünleri kullanılmalıdır.

e) Sınırlandırılması gereken ögeler:
Kafein: Günlük kafein tüketiminin gebelik sırasında günde 200 mg’ı aşmaması gereklidir. Yüksek kafein tüketimi düşüklere yol açmaktadır. Kafein içerikli gıda ve içecekler başlıca çay, kahve, hazır gazlı içecekler, kakao ve çikolatadır. Günde 2 fincan kahve veya 5 fincan açık çaydan fazlası risk oluşturur. 30 gram çikolata 60 mg kafein içerir ve aynı zamanda çok kalorilidir. Bunun yerine kakao daha iyi bir tercihtir. Örneğin 1 büyük fincan kakaolu süt sadece ort. 10 mg kafein içerir. Sıvı ihtiyacı su veya ıhlamur ile sağlanabilir.

Suni tatlandırıcılar: Sakarin ve Asesülfam-K gibi tatlandırıcılar plasentaya ve süte geçerler. Suni tatlandırıcılar gebelikte önerilmemektedir. Şeker ihtiyacı beslenme uzmanı tarafından önerilecek miktarda meyve şekeri ve taze meyvelerle karşılanabilir.

Alkol: Alkollü içecekler tamamen sınırlandırılmalıdır. Alkol tüketimi düşük bile olsa “fetal alkol sendromuna” yol açar. Bu durumda fetusun gelişiminde anormallikler, mikrosefali, yüzde, gözde ve eklemlerinde anormallikler oluşur. Alkol tüketimi aynı zamanda spontan düşükler ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerle sonuçlanmaktadır.

Tuz: Aşırı tuz tüketimi yapılmamalıdır fakat tuz tüketimi günde 2 gramdan (1 silme çay kaşığı) az olmamalıdır.

Gebelikte Egzersiz


Gebelikte Egzersiz miktarı, şekli ve süresi mutlaka öncelikle doktorunuza danışmanız gereken bir konudur. Aşırı egzersiz yetersiz bir beslenme ile sürdürüldüğünde normalin altında kilo alımına ve fetusun gelişememesine neden olur.

Fakat egzersiz ve beslenme arasındaki denge iyi kurulursa gebelikteki kilo denetimini kolaylaştırır ve gebeliğe bağlı diyabet gelişiminin (gestasyonel diyabet) önlenmesine yardımcı olur.

Gebelik sırasında yeni egzersize başlayan bir anne adayının kalp hızı dakikada 140 atımı geçmemelidir. Haftada 3 kere 1 saat ve kalp atım hızı dakikada 120-130 olacak şekilde yapılan egzersiz uygun olabilir. Gebelik döneminin hareket edilmemesi gereken bir hastalık dönemi olmadığını unutmamak gerekir. Kaçınılması gerekenler sadece zıplama gerektiren tenis, koşu vb. veya aşırı efor gerektiren dağcılık, dalma vb. sporlardır.

Gebelik sırasında kalp-damar sistemi ve fizyolojik açıdan yarar sağlayan, riski ise en az olan egzersizler yürüyüş ve yüzmedir. Size uygun egzersizlerin belirlenebilmesi için öncelikle doktorunuza danışmanız gerekmektedir.

Gebelikte Kilo Denetimi


Kilo durumunuzu siz de kolayca hesaplayabilirsiniz.

Sonucu bulduktan sonra aşağıdaki tablodan ne kadar kilo almanız gerektiğini görebilirsiniz.

Kilonuzu, metre cinsinden boyunuzun karesine bölünüz.



Kilo

(Boy)2

Çıkan sonuç;

19,8’den küçükse düşük kilolusunuz

19,8-26 arasındaysa normal ağırlıktasınız

26-29 arasındaysa kilolusunuz

29’dan büyükse şişmansınız


Başlangıçtaki
kilo durumunuz
Alınması
önerilen ağırlık
İlk 3 aylık dönemde alınacak toplam kilo İlk 3 ay sonrasında haftalık kilo alımı
Düşük kilolu 12,5 – 18kg 2,3 kg 0,49 kg /haftada
Normal kilolu 11,5 – 16 kg 1,6 kg 0,44 kg/haftada
Kilolu 7 – 11,5 kg 0,9 kg 0,3 kg/haftada
Şişman (Obez) 6 kg – -



b) Gebelikte normal kilo alımının ne kadarı yağ olmalıdır ?





Toplam alınan 12,5 – 13 kg alınırsa;
3,375 – 3,825 kg fetus

3,375 kg yağ ve protein

1,8 kg kan hacminde artış

1,2 kg doku sıvısı

0,9 kg rahim

0,8 kg amniyotik sıvı

0,675 kg plasenta

0,45 kg meme dokusu


Gebelikte önerilenden daha fazla kilo almanız bebeğinize herhangi bir fayda sağlamayacağı gibi size ve bebeğinize zarar verebilir. Gebelikte normalin üstünde 30 kg alınsa bile bebeğin en fazla 4 kg doğacağı ve geri kalanın annenin fazlaca depoladığı yağ olacağı unutulmamalıdır.



c) Gebelikte 9 ay boyunca kilo kontrolünüz nasıl yapılacak ?




Gebelik sürecinde kilo takipleriniz düzenli olarak her hafta yapılır.Özel bir tartı olarak nitelendirilebilen “vücut bileşimi analizi analizi” yapan cihazlar sayesinde kilo değerlendirmesi kısa sürede kolaylıkla yapılabilmekte, kas ve su kitleleri ölçülebilmektedir



d) Gebelikte enerji ihtiyacı ne kadar artar ?

Gebeliğine normal kilolu girmiş bir anne adayının metabolizması % 15 artacaktır. Bu durumda I. Trimester adı verilen ilk 3 aylık dönemde herhangi bir enerji ilavesi yapılmaz.

II. trimesterde günde 340 kkal enerji ilave edilmelidir. Bu enerji ilavesi hamurişleri ile değil, enerjisinin yanı sıra besinsel içeriği de yüksek olan et, süt, sebze, meyve ve yağ gruplarındaki besinlerle yapılır. Örneğin 340 kkal’ye 1 tane poğaça yiyerek kolayca ulaşabilirsiniz fakat bu hatalı bir uygulamadır. Bunun yerine 340 kkal’yi 1 bardak süt, 2 adet taze meyve, 1 adet ızgara köfte kadar yağsız et/tavuk/balık tüketerek vücudunuza almanız doğru uygulama olacaktır.

III. trimesterde ise günde 452 kkal enerji ilave edilmelidir. Bu enerji 1 bardak süt, 2 adet taze meyve, 2 adet ızgara köfte kadar yağsız et/tavuk/balık ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı/keten tohumu yenerek tüketilebilir.